Kayıtlar

Nisan, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

PAGET (PAJE) HASTALIĞI

Paget (paje) hastalığı meme başının ve çevresinin (areola) döküntülü, eritemli (kızarıklık yapan) ve kaşıntılı bir hastalığıdır. Egzema ile karışır. Egzema genellikle iki taraflıdır ve genellikle meme başı ile birlikte areola tutulur. Sınırları belirsiz lezyonlardır. Paget hastalığı hemen daima meme başının tutulduğu tek taraflı belirgin sınırlı bir lezyondur ve genellikle meme başının altında yerleşmiş bir kanser ile ilişkilidir. Meme başı ve çevresinde belirtilen özelliklerde bir lezyon saptadığınızda lütfen bir genel cerrahi uzmanına başvurun.

MEMENİN TÜMÜYLE ÇIKARILMASININ (MASTEKTOMİNİN) AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI

AVANTAJLARI: 1. Radyoterapi gerekmeyebilir. 2. İkinci bir ameliyat gereksinimi olmaz. 3. Kanserin nüksetme riski düşüktür. Meme koruyucu cerrahiye göre bu risk oldukça düşüktür. Mastektomi sonrası kesi hattında çok düşük de olsa nüksetme riski vardır ve bu risk ilk 2 yıldan sonra giderek azalır. DEZAVANTAJLARI: 1. Meme kaybı söz konusudur ve bu durum psikolojik olarak meme koruyucu cerrahiye göre belirgin şekilde etkiler. 2.Tek taraflı meme kaybı özellikle büyük memelerde karşı tarafa doğru eğilmeye ve dolayısıyla sırt ağrılarına yol açabilir. 3. Yara yerinde hassasiyet ve ağrı zaman zaman hissedilebilir.

MEME KORUYUCU CERRAHİNİN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI

AVANTAJLARI 1. Memeniz korunur: Bu psikolojik olarak oldukça önemli bir faktördür. Bir çok kadın memesinin korunmasının kendilerini daha iyi hissetmelerini sağladığını belirtmiştir. 2. Normal meme görüntüsü devam edebilir: Bir çok kadında eğer meme boyutu uygun ve cerrahi teknik yetkinse meme ameliyat öncesi gibi görünür. 3. Benzer iyileşme oranları: Daha küçük ve sınırlı bir ameliyat olmasına karşın memenin tümüyle çıkarılmasıyla eşdeğer tedavi sonuçlarına ulaşılır. DEZAVANTAJLAR: 1. Kanser yineleme riski: Kanserin yerel nüksü (yinelemesi) ihtimali memenin tümüyle çıkarılmasına oranla daha yüksektir. 2. İkinci bir ameliyat ihtiyacı: Eğer ilk ameliyatla kanser tamamen çıkarılmamışsa ya da cerrahi sınırda devam ediyorsa ikinci bir ameliyat gerekebilir. Bu durumun hastalığın tedavisini olumsuz etkilemesi söz konusu değildir. Bazen tümör devamlılık gösterebilir o zaman memenin tamamının çıkarılması gerekir. 3. Kozmetik sonuçlar tatminkar olmayabiir: Kitle meme boyutuna g

MEME CERRAHİSİ SONRASI SORUNLAR - KOMPLİKASYONLAR

Meme ameliyatları genelde diğer cerrahi işlemlere göre daha az soruna (komplikasyona) neden olur. En sık seroma dediğimiz ameliyat bölgesinde doku arası sızan sıvıların birikmesi görülür ki bu durum tekrarlayan aspirasyonlarla iyileştirilir. Koltukaltı lenf bezlerinin temizlendiği ameliyatlarda daha sık görülür.  Kanama her ameliyat sonrası görülebilecek bir komplikasyondur. Meme ameliyatları sonrası da görülebilir ancak diğer ameliyatlara göre daha nadirdir. Dikkatli bir kanama kontrolüyle görülme ihtimali çok düşük düzeylere çekilmiştir. Lenfödem, ameliyat yapılan tarafta kolun şişmesidir. Özellikle koltukaltı lenf bezlerinin temizlendiği girişimler sonrası gelişir. Radyoterapi alanlarda daha da sıktır. Enfeksiyondan korunma önemlidir. Lenfödem gelişmişse kola fizik egzersizler yapılarak kontrol altında tutulmaya çalışılır. Ayrıca omuz ekleminde hareket kısıtlılığı da önemli bir sorundur. Meme ameliyatlarından sonra bir süre kolun fazla harelet ettirilmemesi gerekir. Bu da

MEMEDE KIZARIKLIK VE ŞİŞLİK

Memede kızarıklık ve şişlik yapan durumlar 3 ana başlık altında toplanabilir: 1. Meme enfeksiyonları 2. Memenin granülomatöz hastalığı 3. İnflamatuar meme kanseri Memede kızarıklık ve şişlik genellikle bir kaç hafta gibi bir sürede ortaya çıkar. Eğer emziriyorsanız ya da yakın zamana kadar emzirmişseniz bu genellikle bakteriyel bir meme enfeksiyonu belirtisidir. Zaman geçirmeden bir hekime başvurmalısınız. Eğer emzirmiyorsanız ve meme derisinde kızarıklık ve şişlik, hekim tarafından verilen 10 günlük antibiyotik tedavisine rağmen düzelmiyor ve hatta ilerliyorsa bu durumda bir uzman hekime başvurmanız gerekir.

MEME KORUYUCU CERRAHİ KİMLERE UYGUN DEĞİLDİR?

Temiz cerrahi sınır elde edilmek koşuluyla, bir odakta tümör varsa meme koruyucu cerrahi (MKC) uygulanabilir. Meme koruyucu tedaviye ek olarak hastaların o memeye radyoterapi alması gerekir. Bu bakımdan daha önceden başka nedenle radyoterapi almış olan hastalar MKC için uygun değildir. Meme koruyucu cerrahi (MKC)'nin uygun olmadığı hastalar: 1. Multisentrik yani memede birden fazla kadranda (dörtte birden oluşan bölgelerde) tümör varsa, 2. Yaygın kötü huylu görünümlü kireçlenmeler (malign diffüz mikrokalsifikasyonlar) saptanmışsa, 3. İnflamatuar tip meme kanseri varsa, 4. İkinci kez girişime rağmen cerrahi sınırda tümör varsa, 5. Daha önce göğüs bölgesine başka nedenle radyoterapi almışsa memenin tamamının çıkarılması daha uygundur. Öte yandan MKC sonrası kozmetik sonuçlar da önemlidir. Küçük memede özellikle estetik sonuçlar tatminkar olmayabilir.

MEME KANSERİNDE CERRAHİ TEDAVİ İLKELERİ

Ana ilke tümörlü dokuların sağlam ve güvenli bir sınırla birlikte çıkarılmasıdır. Geride tümör bırakılmamalıdır. Bu amaçla: 1. Memenin bir kısmı ya da tamamı, 2. Koltukaltı lenf bezlerine yayılım varsa buradaki lenf bezlerinin tamamı çıkarılır. Memenin tamamının çıkarılmasına total mastektomi denir. Eğer tümörle birlikte çevresindeki sağlam bir miktar meem dokusu üzerindeki deriyle birlikte çıkarılıyorsa buna segmental mastektomi denir. Meme koruyucu cerrahinin en sık uygulanan yöntemidir. Koltukaltı (aksilla) lenf bezlerine yayılım olup olmadığını anlamak için ameliyata başlarken özel boyalar ve/veya maddeler meme başı çevresinde derisine verilir ve bu boyaların belirdiği koltukaltındaki memeye en yakın ilk lenf bezleri çıkarılarak o sırada hızla incelenir. Bu yönteme sentinel lenf biyopsisi denir. (Sentinel=nöbetçi). Koltuklatındaki tüm lenfatiklerin çıkarılmasına aksiller lenf nodu diseksiyonu denir. Günümüzde artık sentinel lenf nodu pozitifse ya da kolt

LENF BEZLERİ

Lenf sistemi vücudumuzun ikinci bir dolaşım sistemidir ve tüm damarları adeta bir gölge gibi takip eder. Ve sonunda köprücük kemiğinin üzerindeki son istasyondan sonra ana toplar damarlara boşalır. Lenf sisteminin başlıca görevi doku arasındaki fazla sıvı ve atıkları vücuda geri kazandırmak ve bakteri ya da tümör hücresi gibi yabancı ögeleri vücudun savunma sistemiyle tanıştırmak suretiyle yok edilmelerine yardımcı olmaktır. Memede gelişen bir tümör bazal membran denilen doğal bariyer kabul edilen sınırı aşıp doku arasına ulaştığında çok sayıda tümör hücresi lenf sistemine girer. Bunların başlangıçta önemli bir kısmı savunma hücreleri tarafından yok edilirken, bir kısmı lenf bezlerine ulaşır ve orada yerleşir. Buna lenf metastazı denilir. Lenf dokusu içinde çoğalan hücrelerin bir kısmı lenf sistemiyle bir kısmı da küçük toplar damarlar aracılığıyla kana karışır. Diğer organlara bu yolla yayılıp yerleşirler. Memenin başlıca lenf akımı koltukaltı (aksilla) lenfatiklerine doğrudur.

HERCEPTIN ( HERSEPTİN ) 'İN HİKAYESİ

Herceptin (herseptin)'in bulunması kanser ilaçlarının geliştirilmesinde en önemli adımlardan biri olmuştur. Herşey 1987 yılında HER2 adı verilen hücre zarı üzerindeki bir proteinin keşfiyle başlıyor. Bu proteinler (reseptörler) kendilerine özgü bir başka proteinle (ligand) bağlandıklarında hücrenin çoğalmasını uyaran sinyalleri başlatırlar. Eğer genetik bir değişiklik olur da bu protein fazla sinyal göndermeye başlarsa hücre sınırsız ve kontrolsüz çoğalmaya başlar. Böyle proteinlere oncogene (onkojen) denir. Meme kanserlerinin %25'inde bu proteinin fazladan bir kopyasının daha olduğu saptanmıştır. Bu duruma gen amplifikasyonu (artması) denir. HER2 onkojeninin amplifiye olduğu tümörler daha hızlı seyreder. Araştırmacılar bu proteini bloklayarak fazla sinyal iletilmesini engellemek düşüncesiyle bu proteine özgü bir antikor geliştirmişlerdir. Bu antikor trastuzumab'tır, yani herceptin. 1991 yılında ilk kez insanlarda kullanılmaya başlandı. İlk evre (faz I) çalışmada ilacın