HERCEPTIN ( HERSEPTİN ) 'İN HİKAYESİ
Herceptin (herseptin)'in bulunması kanser ilaçlarının geliştirilmesinde en önemli adımlardan biri olmuştur. Herşey 1987 yılında HER2 adı verilen hücre zarı üzerindeki bir proteinin keşfiyle başlıyor. Bu proteinler (reseptörler) kendilerine özgü bir başka proteinle (ligand) bağlandıklarında hücrenin çoğalmasını uyaran sinyalleri başlatırlar. Eğer genetik bir değişiklik olur da bu protein fazla sinyal göndermeye başlarsa hücre sınırsız ve kontrolsüz çoğalmaya başlar. Böyle proteinlere oncogene (onkojen) denir.
Meme kanserlerinin %25'inde bu proteinin fazladan bir kopyasının daha olduğu saptanmıştır. Bu duruma gen amplifikasyonu (artması) denir. HER2 onkojeninin amplifiye olduğu tümörler daha hızlı seyreder. Araştırmacılar bu proteini bloklayarak fazla sinyal iletilmesini engellemek düşüncesiyle bu proteine özgü bir antikor geliştirmişlerdir. Bu antikor trastuzumab'tır, yani herceptin.
1991 yılında ilk kez insanlarda kullanılmaya başlandı. İlk evre (faz I) çalışmada ilacın çok az yan etkiyle iyi emildiği görüldü. Sonraki evrede (faz II) HER2'yi aşırı barındıran tümörü olan metastazlı hastalarda güvenli olduğu saptanmıştır. Faz III çalışmalarda kemoterapiye ek olarak herceptin alanlarla standart kemoterapi alanlar karşılaştırılmıştır ve herceptin kullananların daha uzun süre yaşadığı, tümörlerinin daha çok küçüldüğü ve tümör yayılmasının yavaşladığı görülmüştür.
1998 yılında HER2 pozitif metastatik meme kanserlerinde herceptin kullanımı Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylanmıştır.
Herceptinin önemi, genetik bir değişikliğe karşı geliştirilmiş dünyadaki ilk ilaç olmasından kaynaklanmaktadır. Herceptinin etkin olabilmesi için tümör hücrelerinde HER2 (c-erbB2)'nin fazla bulunması gerekir. Bu nedenledir ki tüm meme kanserlerinde patologlar önce immün boyama (immünhistokimya) ile HER2 bakarlar. Eğer belli bir orandan fazla tümör hücresi boyanıyorsa flöresan boyamayla gen artması olup olmadığına bakılır. Bu yönteme FISH denir. (FISH yöntemi gen amplifikasyonunu gösteren bir yöntemdir.)
Meme kanserlerinin %25'inde bu proteinin fazladan bir kopyasının daha olduğu saptanmıştır. Bu duruma gen amplifikasyonu (artması) denir. HER2 onkojeninin amplifiye olduğu tümörler daha hızlı seyreder. Araştırmacılar bu proteini bloklayarak fazla sinyal iletilmesini engellemek düşüncesiyle bu proteine özgü bir antikor geliştirmişlerdir. Bu antikor trastuzumab'tır, yani herceptin.
1991 yılında ilk kez insanlarda kullanılmaya başlandı. İlk evre (faz I) çalışmada ilacın çok az yan etkiyle iyi emildiği görüldü. Sonraki evrede (faz II) HER2'yi aşırı barındıran tümörü olan metastazlı hastalarda güvenli olduğu saptanmıştır. Faz III çalışmalarda kemoterapiye ek olarak herceptin alanlarla standart kemoterapi alanlar karşılaştırılmıştır ve herceptin kullananların daha uzun süre yaşadığı, tümörlerinin daha çok küçüldüğü ve tümör yayılmasının yavaşladığı görülmüştür.
1998 yılında HER2 pozitif metastatik meme kanserlerinde herceptin kullanımı Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylanmıştır.
Herceptinin önemi, genetik bir değişikliğe karşı geliştirilmiş dünyadaki ilk ilaç olmasından kaynaklanmaktadır. Herceptinin etkin olabilmesi için tümör hücrelerinde HER2 (c-erbB2)'nin fazla bulunması gerekir. Bu nedenledir ki tüm meme kanserlerinde patologlar önce immün boyama (immünhistokimya) ile HER2 bakarlar. Eğer belli bir orandan fazla tümör hücresi boyanıyorsa flöresan boyamayla gen artması olup olmadığına bakılır. Bu yönteme FISH denir. (FISH yöntemi gen amplifikasyonunu gösteren bir yöntemdir.)
Yorumlar
Yorum Gönder