DÜZENLİ SPOR ALIŞKANLIĞI, OBEZİTE VE MEME KANSERİ


Sporu şampiyonluk, kupa, madalya ve cumhuriyet altınına endekslemiş bir ülkede düzenli spor alışkanlığı üzerine yazı yazmak cılız bir çıkış gibi görünse de en azından bir okuyucuya ulaşmak da büyük başarı olarak kabul edilebilir. Evet, bu ülkede spor zaten hemen nerdeyse sadece futboldan ibaret. Geri kalan tüm branşlar küçük bir azınlık tarafından izleniyor. Bakın izleniyor diyorum çünkü ülkemizde insanlar ne yazık ki spora büyük oranda izleyiciler.

Bu durumun baş sorumlusu elbette eğitim sistemimiz. Bizde spor haftada yalnızca bir ders saati ayrılan beden eğitiminden ibaret. Okullarda (hem devlet hem de özel, tümünde) yeterli spor alanı yok. Çünkü eğitim denince herkesin aklına matematik, fen ve yabancı dil geliyor. Bir de sınavlar!

Devletin sporu teşvikten anladığı ise ya yurt dışından sporcu getirip milli forma giydirip madalya kazandıkça altın, daire vermek ya da futbol kulüplerine dev stadlar inşa etmek ve sonra da onları politikalarına alet etmek...

Oysa devletin bütçesinden önemli bir payın okullarda spor alt yapısının oluşturulmasına ayrılması gerekiyor. Bir süre olimpiyatlarda veya uluslararası turnuvalarda madalya almasak ne olur? Onun yerine sporu içselleştirmiş, izleyici olmaktan aktif olarak yapan yeni nesiller yetiştirerek emin olun olimpiyatlarda alınan madalyaların sağladığı hazdan çok daha fazlasını bireyler kendileri spor yaptıkça elde edecekler. Çünkü olimpiyatlardaki bir madalya bir günlük ya da en fazla bir haftalık heyecan ve mutluluk verebilir. Oysa kişi spor yaptıkça her gün her hafta mutlu olur. Üstelik sağlıklı da kalır.

Peki düzenli spor ya da fizik aktivite nasıl oluyor da sağlıklı kalmamıza yarıyor? Bu soruyu bir örnekle açıklamak sanırım daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

İstatistiklere göre düzenli fizik aktivite yapan kadınlarda menapoz sonrası meme kanseri daha az görülmektedir. (Menapoz öncesi, genç yaşlarda görülen meme kanseriyle düzenli sporun ilişkisi daha zayıf!) İlginç değil mi? İnsan ister istemez neden böyle düşünmeden edemiyor. İşte bu durumda bilimsel verilere bakmak gerekiyor.

İlk bulgu şu: Düzenli fizik aktivite yapanlarda vücut yağ oranı ve dolayısıyla obezite daha düşük düzeylerde. Vücut yağ oranının yüksek olması beraberinde dolaşımdaki kadınlık hormonlarının da artışı demek. Çünkü yağ dokusunda yüksek oranda bulunan bir enzim olan aromataz, testosteron’dan östrojen sentezini sağlar. Yağ dokusu ne kadar çoksa aromataz dolayısıyla östrojen o kadar çoktur. Bilimsel veriler bu durumu destekliyor: vücut kitle indeksindeki* her 5 puan artış menapoz sonrası meme kanserini %12 oranında arttırıyor. Bilindiği üzere östrojen meme hücrelerinin çoğalmasını uyaran bir hormon.

Diğer taraftan obezite insülin direnci yaratmaktadır. Kişi şişmanladıkça kan şekeri yükselmekte, buna karşılık olarak insülin salgısı da yükselmekte ancak insülin kan şekerini etkin bir şekilde azaltamamaktadır. Sonuçta yüksek insülin düzeyleri ile seyreden tip 2 şeker hastalığı çıkmaktadır. İnsülin, meme hücrelerinin çoğalmasını uyaran bir etkiye sahiptir. Östrojen ile aynı yönde etki eder. Öte yandan insülin yükselmesi östrojen öncüsü hormonları bağlayan proteinleri azaltarak dolaylı olarak östrojen artışına da yol açar. 

Yağ dokusunun artışı leptin denilen bir hormonun da artışına yol açar. Leptin yükseldiğinde doygunluk hissi verir ve kalori alımını kısıtlar. Ancak şişmanlarda leptin düzeyleri yükselmektedir. Bu da leptin direnci geliştiğini düşündürmektedir. Leptin artışı aromataz enziminin artışına yol açmaktadır.

Vücudun savunma hücrelerinden salgılanan tümör nekroz edici faktör (TNF-alfa) yağ dokusu artmış olanlarda daha yüksek bulunmuştur. TNF-alfa vücutta hemen her dokuda etkisi olan bir maddedir. Özellikle hücre çoğalmasını arttırır, gen hasarlarına yol açabilir, tümör hücrelerinin yayılmasını kolaylaştırıcı etkilerde bulunur.

Yağ dokusu kaynaklı, enflamasyon (iltihaplanma) yapan önemli bir madde de interlökin-6’dır (IL-6). Obezlerde IL-6 düzeyleri belirgin olarak artar. IL-6 tümör hücrelerinin yayılmasını arttırmaktadır . Kanser gelişimi üzerinde etkisi bilinmemektedir.

İşte düzenli fizik aktivite tüm bu olayları bir şekilde geri çevirmektedir. Dolaylı olarak, yani yağ dokusunun azalmasına yol açarak, hormonal dengenin korunmasını sağlar. Düzenli spor yapan kadınlarda hem östrojen normal düzeylerini korur, hem de obezitenin yol açtığı insülin direnci ve dolayısıyla insülin yükselmesi gelişmez.

Sağlık sisteminin bugün içinde bulunduğu en önemli sorun tüm plan ve programların tedavi edici hizmetlere yönelik olarak yapılmakta olmasıdır. Bu da artan nüfusla birlikte ekonomik olarak sürdürebilir bir sistem değildir. Bu bakımdan önleyici sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi çok önemlidir. Düzenli spor alışkanlığının kazandırılması bunlardan biridir.

Bireylere düşen bunun bilincine varmak, kendi çapında düzenli fizik aktivitelerde bulunmak ve bu arada gelecek kuşaklar için daha sağlıklı bir eğitim sistemini talep etmek ve yaratmaktır.

 

*Vücut kitle indeksi=vücut ağırlığı (kg olarak)/boyun karesi (m2). Normal değerleri: 18-25 kg/m2.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BIRADS (Birads/BİRADS) SINIFLAMASI NEDİR?

Yoğun Meme Dokusu (Dens Meme)